GENÇ UMUT DEMEKTİR! | Saadet Partisi
 
   

GENÇ UMUT DEMEKTİR!

19.5.2021

GENÇ UMUT DEMEKTİR!

Bugün gerçekleştirdiği basın toplantısına 19 Mayıs’ı tebrik ederek başlayan Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu; gençlerimizin yaşadığı sorunlara, ekonomik krize, İslam coğrafyasında yaşanan üzücü hadiselere ve terör devleti işgalci İsrail’e dair açıklamalarda bulundu.



Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu, haftalık basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı ile gündem değerlendirmesine başlayan Karamollaoğlu; “Emperyalizmin bu topraklar üzerindeki emellerine ve vatan toprağının işgal edilmesine karşı Milli Mücadelemizin 19 Mayıs 1919’da ilk meşalesi yakıldı.  Akabinde ise Kurtuluş Savaşı, idealleri için can veren inançlı gençlerle destansı bir zafere dönüşmüştür.” ifadelerini kullandı.

Gençlerimizin dertleri ve çözüm yollarını da gündeme getiren Karamollaoğlu, işsizlik, gelecekten ümit kesme gibi problemlerin çözülmesi temennisinde bulundu.

"Filistin bir sınav kâğıdı, her mümin kulun önünde, demiş merhum Cahit Zarifoğlu. Bugün korkarım ki İslam dünyası olarak, bu sınav bittiğinde boş kağıtlar vereceğiz.” diyen Karamollaoğlu, Gazze ve diğer Filistin şehirlerinde yaşanan katliamı sert bir dille telin ederek İslam ülkelerinin bir an önce çözüm üretmesi gerektiğini vurguladıktan sonra "Üç dinin mensupları Kudüs'ü idare etsin." fikrini sadece bir “savsaklama” olarak değerlendirdi.

Türkiye’de son günlerde ortaya çıkan mafya ve İçişleri Bakanı arasındaki konuyu da gündemine alan Karamollaoğlu; “Devlet adil olduğu sürece güçlüdür. Hükümet adamları kanun çerçevesinde kaldıkları zaman sözleri geçerlidir.” diyerek İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifa etmesi gerektiğini vurguladı.

 

19 Mayıs Tebriki

Kıymetli basın mensupları…

Bu hafta basın toplantımız fevkalade önemli bir tarihin yıl dönümüne tesadüf etmiştir.

Bildiğiniz üzere bugün, emperyalizmin bu topraklar üzerindeki emellerine ve vatan topraklarımızın işgal edilmesine karşı Milli Mücadelemizin 19 Mayıs 1919’da ilk meşalesi yakıldı.

Akabinde ise Kurtuluş Savaşı, idealleri için can veren inançlı gençlerle destansı bir zafere dönüşmüştür.

Bu duygu ve düşüncelerle, tüm milletimizin özelikle de gençlerimizin 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını en içten dileklerimle kutluyor, tarihe altın harflerle yazılan bu destansı zaferde emeği geçen başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere, tüm kahramanları minnet ve şükranla anıyorum.


Gençlik Geleceğimiz Demektir

Muhterem arkadaşlar, burada bazı hususlara dikkatlerinizi çekmek istiyorum; gençlik bir milletin geleceğidir. Yarınımızdan emin olabilmek ve geleceğe umutla bakabilmek için en büyük yatırım gençliğe yapılmalıdır.

Fakat gelin görün ki Türkiye’de gençliğimizin hali içler acısı bir durumdadır.

Yapılan araştırmalara göre bazı rakamları sizlere aktarmak istiyorum;

“İmkanınız olsa yurtdışına yerleşip orada yaşamak ister miydiniz?” sorusuna gençlerimizin %63’ü “Evet” demektedir.

“Sizce Türkiye’de yetenekli bir gencin başına aşağıdakilerden hangisinin gelmesi daha muhtemeldir?” sorusuna ise gençlerimizin %80’i “O genç yetenekli olsa da arkası sağlam, torpili olan bir genç onun önüne geçebilir.” cevabını vermiştir.

Yine TÜİK verilerine göre her dört gençten bir tanesi bugün işsiz durumdadır!

Bu gerçek ortadayken eğer siz çıkıp “Türkiye'de yaşayamam diyenlerin biletini alıp, göndermek lazım.” diyebiliyorsanız, gençlerimizin derdi ile dertlenmiyor, problemlerini çözmek istemiyorsunuz demektir.

Kovmak, kırmak, kapının dışına koymak kolaydır ama kazanmak, dert çözmek zor olandır!


 

Gençlerimiz İçin Yapılması Gerekenler

Bugün gencimiz okumuş üniversite mezunu ama kredi borcu var, iş bulamamış. Devlet diyor ki borcunu öde! Yoksa faizlerle borcun katlanır diyor…

İş bulamayan genç gelecekten ümidini kesiyor, bunalıma giriyor; anne babasına muhtaç durumda olduğu için.

Fakat her zaman dediğimiz gibi dert varsa derman da vardır. Ancak o çözüm yolunu aramak gerekir. Bunun için dirayetli olmaya, dertle derlenmeye devam etmek gerekir.

Gençlerimizin içinde bulunduğu bu bunalımlı atmosferi ortadan kaldırıp aydınlık yarınları inşa etmek elimizdedir.

Bu sebeple yapılması gerekenleri kısaca özetlemek istiyorum;

Gençlerimizi ideolojik kamplaşmalara değil birlik ve beraberliğe teşvik edecek adımlar atılmalıdır.

Daha fazla geç kalmadan ahlaki ve manevi değerlerle donatılmış, nitelikli, bilgili, ideal sahibi bir nesil için çalışılmalıdır.

Kısır çekişmeler, sığ tartışmalar yerine geleceğimizi inşa edecek olan gençlerimizin sorunlarının çözümü için gayret gösterilmelidir.

İşsizliği azaltacak üretime dönük yatırım projeleri ile iş sahaları açılmalıdır. Biz hala düğünde dernekte gibiyiz, İstanbul Kanalı bile gündemden düşmedi, imkan yok halbuki!

Bu proje ile geleceğimizi bütünü ile ipotek altına sokmuş olacaksınız. Türkiye’de herkes feryat ediyor; yapmayın, etmeyin diye. Düne kadar iktidarla yol yürüyenler dahi feryat ediyor. Ama hala inşaatlarla uğraşılıyor.

Bir Zafer Havalimanı Türkiye’deki yatırım zihniyetini anlamanın en açık delilidir.

Gençlerimizin fikirlerini rahatlıkla ifade edebileceği bir ortam tesis edilmeli, gençlerimiz kendilerini rahatça ifade edebilmelidir.

Yaşanabilir Türkiye ancak dertlerine derman olunmuş bir gençlikle mümkün olacaktır.



Filistin Hepimizin Sınavıdır

"Filistin bir sınav kâğıdı, her mümin kulun önünde…" demiş merhum Cahit Zarifoğlu.

Bugün korkarım ki İslam dünyası olarak, bu sınav bittiğinde boş kağıtlar vereceğiz. Şeyh Cerrah Mahallesi’nin işgal edilmesi ve Mescid-i Aksa’nın saldırıya uğraması ile büyüyen olaylar ne yazık ki çığırından çıkmıştır.

İnsanın havsalası almıyor. Cuma günü Ramazan’ın sonuna doğru askerler bir mescide girip insanların üzerine nasıl ateş açabilirler? Bunlar insan mı, değil mi? Bunlar insan suretince caniler, buna bizde “belhüm adal” derler; hayvandan daha da aşağı manasında!

Gazze’de İsrail’in gerçekleştirdiği acımasız saldırılarda hayatını kaybeden çocukların görüntüleri yürekleri dağlamaktadır.

Söz bitmiştir, yapılacak olan şey bir an önce İslam dünyasının yöneticilerinin adım atmasıdır. Çözüm olarak ortaya konulan bu bölgede yaşayan "üç dinin mensupları Kudüs'ü idare etsin" fikri sadece bir savsaklamadır!

Şunu da belirtmek isterim ki Kudüs; doğusu ve batısı ile Müslümanlarındır, bir İslam şehridir, Darusselam’dır! Üç dinin ortak yönetiminde olması söz konusu olmaz, teklif dahi edilemez.

Kudüs’ü ikiye bölmek ne kadar sakıncalı ise bu teklif de bir o kadar sakıncalıdır; üç dinin yönetiminde bir Kudüs ancak Filistin Davasına zarar verir, İsrail’e ise destek olur.

Biz şu an yaşanan trajedi konusunda hükümetin laf değil icraat yapmasını istiyoruz. Hükümet ise icraat yapmak yerine adeta bir STK gibi tavır takınmakta.

Oysa iktidar makamı laf değil icraat makamıdır; ne mi yapmalı? Tekrar kısaca özetlemek istiyorum.

Atılması gereken ilk adım Kürecik ve İncirliği mutlaka kapatmaktır. Bu adım atılmadan bu zulüm durmaz! Terör devleti ile katliamlarını durdurana ve işgali altındaki toprakları boşaltana kadar ilişkiler askıya alınmalıdır. Bunun akabinde;

1-      Türkiye bir an önce kınamanın ötesinde bir yol haritasını ortaya koymalı ve işgalci İsrail ile normalleşme hedefinden vazgeçildiğini açıklamalıdır.

2-      İsrail hak ve hukuk tanımadığını Mavi Marmara saldırısında ortaya koymuştu. Bu sebeple Mavi Marmara davası yeniden başlatılmalıdır. Başlangıçta Cumhurbaşkanı destek verdi aradan zaman geçti 20 Milyon dolara Mavi Marmara şehitlerini sattılar, değil 20 Milyon, 20 Milyar dolara dahi satılamaz.

3-      BM Genel Kurulunun yapacak olduğu toplantıda Filistin'e Barış Gücü gönderilmesi için gereken hukuki altyapı vardır ve bu konu bir an önce karara bağlanmalıdır.

4-      Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin geçtiğimiz Şubat ayında aldığı işgal altındaki topraklarda işlenen savaş suçlarıyla ilgili kararı önemlidir ve bu noktada UCM’yi harekete geçirecek girişimler yapılmalıdır.

5-      İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler bu teşkilatın 1969’da Mescid-i Aksa’nın kundaklanması üzerine kurulduğunu hatırlamalı, sözün ötesinde adımlar atılması gerektiğini idrak etmelidir.

6-      İsrail ile normalleşme anlaşması yapan ülkeler dâhil her İslam ülkesi ile hukuku ve adaleti önemseyen bütün ülkeler elçilerini geri çağırmalıdır.

7-      Ticari ilişkiler askıya alınmalı ve Kudüs’ün İslam dünyası için ne anlam ifade ettiği bu şekilde kararlılıkla ortaya konulmalıdır.

8-      Askeri veya stratejik bütün ortaklıklar gözden geçirilmeli ve yeni anlaşmalar yapılmamalıdır.

9-      ABD eski Başkanı Donald Trump döneminde taslak olarak sunulan ve Filistin’i tarih sahnesinden silmeyi hedefleyen sözde “Yüzyılın Anlaşması” gibi yol haritalarının yok hükmünde olduğu ve asla kabul edilmeyeceği açıklanmalıdır.

Bugün İsrail’in bütün gelişmiş teknoloji ve askeri imkanlarına rağmen Gazze’yi ve Aksa’yı savunan yiğitlere de selam eder, zaferleri için Cenab-ı Hakk’a niyaz ederim.


Devlet Adil Olduğu Sürece Güçlüdür

Ülkemizin iç gündemine dair de bazı konuları huzurlarınızda dile getirmek istiyorum.

Bildiğiniz üzere Türkiye’de firar etmiş bir kişi adeta yeri yerinden oynatacak iddialarda bulunuyor ama memlekette bir tane savcı yok mu ki bu iddialar nedir diye sorsun!

Devlet adil olduğu sürece güçlüdür. Hükümet adamları kanun çerçevesinde kaldıkları zaman sözleri geçerlidir.

Bugün Türkiye’de 90’lı yılları aratır halde devlet ve mafya ilişkisi ortalığa dökülmüş durumdadır. Ama kimsenin kılı kıpırdamıyor.

 İçişleri Bakanı bu iddialar karşısında çıkmış diyor ki soruşturma başlatılsın. Ziya Paşa diyor ya; yani hâkiminin davacı, mübaşirinin şahit olduğu bir davada, o mahkemenin verdiği hükme adalet derler mi?

Eğer İçişleri Bakanı iddialardan aklanmak istiyorsa bir an önce istifa etmelidir. Soruşturma süreci böyle başlatılmalıdır.

Başka türlü bu meselenin üstesinden gelinmesinin mümkün olduğunu düşünmüyorum. Bu mesele Demokles’in kılıcı gibi iktidarın tepesinde gerçekler ortaya çıkana kadar sallanacak.

Bunlardan hesap sorulmadan ülkede huzuru sağlamak mümkün değil.



Millete Destek Verilmeli

Kıymetli arkadaşlar;

Ülkemizin bir başka önemli sorunu da koronavirüs salgın süreci ile gittikçe derinleşen ekonomik krizdir.

İnsanımızın dayanacak takati kalmamıştır. Ne yazık ki milletin hali içler acısıyken iktidarın ise hala tutarlı bir yol haritası bulunmamaktadır. İktidar adeta yaşanan kriz karşısında direksiyon hakimiyetini kaybetmiştir.

Kapanmalar ne yazık ki milletimizi yıpratmış, bu süreçte iktidardan destek gelmemesi durumu daha da kötüye götürmüştür.

İki haftalık bir tam kapanma akabinde şimdi tedbirler nispeten gevşetilmekte ama görünen o ki ciddi bir yol haritası çizilmez ve milletimize destek verilmezse ekonomik yıkım çok şiddetli olacak.

Şu an herkes perişan oldu ama en büyük sorun yaşayan kesim esnafımız! Yapılan 3-5 bin TL hibe esnafın derdine derman olamaz!

Restoran işletmecileri diyor ki “Böyle giderse 300-500 bin kişi işten çıkarılmak zorunda olacak.” bu bir sektörde böyleyse Türkiye’de önümüzdeki günlerde işsizliğin ne durumda olacağını siz düşünün?

Çözüm belli; Türkiye bir an önce ciddi bir zihniyet değişikliğine gitmeli, israf ekonomisi yerine üretim ekonomisine geçmelidir.



Kabil Saldırısı – Erbilli Aile

Basın toplantımıza son verirken iki önemli konuya daha temas etmenin gerekliliği kanaatindeyim.

İslam dünyası üzerinde Filistin başta olmak üzere her yerde ciddi bir oyun oynanmaktadır. Müslümanların oynanan bu oyuna karşı çok dikkatli olması gerekmektedir.

Peki, nedir bu oyun? Kardeşi kardeşe, Müslüman’ı Müslüman’a kırdırtmak.

İşte bunun son örneği 8 Mayıs'ta Afganistan'ın başkenti Kabil'de, meydana gelen patlamada onlarca insanın hayatını kaybetmesidir...

Maalesef, bir lisenin giriş kapısında bomba yüklü araçla düzenlenen saldırı sonrası, çoğunun kız öğrenci olduğu 85 kişi hayatını kaybetti ve en az 200 insan yaralandı.

Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, Afganistan halkına başsağlığı diliyor, yaralılara da acil şifalar temenni ediyorum.

Lise öğrencisi masum kız çocuklarını hedef alacak kadar alçaklaşanları şiddetle kınıyorum.

Bir diğer üzücü hadise ise Erbil'den bayram tatilini geçirmek üzere üç çocuğuyla birlikte Antalya’ya giden bir ailenin, Mersin yakınlarında, yolda trafikte seyir halindeyken saldırıya uğramış olmasıdır.

Saldırıda ağır şekilde yaralanan aile ve görgü tanıkları, olayın ırkçı bir saldırı olduğunu söylüyor. Valilik ise olayın bir trafik kazası yüzünden yaşandığını açıkladı.

Saldırı ne şekilde ve hangi amaçla gerçekleşmiş olursa olsun, olayın faillerini böyle bir saldırı gerçekleştirdikleri için şiddetle kınıyor, saldırıya uğrayan aileye de geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Hiçbir soru işareti bırakılmadan olayın tüm yönleriyle aydınlatılmasını, suçluların da hukuk önünde hesap vermesini temenni ediyorum.